Haziran 01, 2013

"daha çok gencim"

daha çok gencim. bu cümleyi güzel yazı defterimin her satırına eğik yazıyla yazabilirim. defteri bu cümleyle doldurduktan sonra her sayfasını kırmızı pilot kalemle kontrol da ederim. sol üst köşesine her sayfanın, bir "aferin"ini de düşürürüm öğretmenin. belki şanslı olurum evin bir köşesinde nazar boncuğu da bulurum. oysa aslında bir güzel yazı defteri almak gerek tüm bunların olabilmesi için. oysa insan kendisinin nasıl delirdiğini satır satır izleyecek güçte değil. bakın, ölürken öldüğünün farkında oluyormuş insan, dehşet verici hiçbir yanı yok. korkulacak hiçbir yanı yok. bir düzelmezliğin farkında olmanın. bu hale nasıl gelindiğinin. inilemeyecek çocukluğun.

ömrümde ilk kez düşte bir çamaşır ipine bembeyaz bir çarşaf asmıştım.
yüreğimin maveraünnehirleri nereye dökülürdü deyip isminle devam eden bir şeyler yazmıştım.
fesleğen sulamıştım.

benim yaşım yok.
yalnızlık sebep. yalnızlıktan kasıt halk arasındaki şu sevgilisizlik değil.
sevgili: yılmaz güney'in fatoş'a seslenişi.

mozaik'in trapezci kız'ı gibiyim. ipin üzerindeyken insanlar heyecanla, sevgiyle, merakla izliyorlar. gösteri bitiyor, memnun insanlar memnun arabalarıyla memnun evlerinin huzurlu kapılarını açarken bir "çok uykum var" çekiyorlar. trapezcimiz huzursuz yollardan kursakta yatılı düşüncelerle, memnuniyetsiz evinin mut eksikliğinden sertleşmiş yatağına gidiyor. sonra biri bir gün trapezci kızdan bahsediyor, ah! diyorlar nasıl severdik izlemeyi. ben de diyorum "ah!" (biraz didem madak) tanır mıydınız kendisini? tabii ki de diyorlar, her çarşamba izlerdik. adı neydi diyorum. güzel bir ismi vardı, diyorlar, dur neydi. evet, diyorum, ismi güzeldi. ama ben de hatırlayamıyorum şimdi, acaba neydi?

"çook alametler belirdi"ye karşı "kurşun askerin gerçekleşmeyen kaçışı"
temmuz ağustos

daha sonra vaktim olursa, beş on yıl sonra, adaya taşınmayı düşünüyorum.
şansım varsa belki bisiklete de binerim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder