Temmuz 18, 2013

Kahrolsun Yoz Müzik / Tabiri Caizse Babalar ve Oğullar

Türkiye'de deneysel müzik başlıklı bir yazı yazmayı çok isterdim fakat o kadar da yetkin değilim. Hatta bu yazıyı yazarken bile birçok hataya düşeceğimden eminim. Deneysel müzik deyip de Pilli Bebek'e kadar giden bir yazı okuyacaksınız. Ne alakası var'lar havada uçuşacak.

Şimdilerde bayıla bayıla dinlediğimiz psikedeliklerin yurdumuzdaki atalarından, 60'lı 70'li yıllardaki psikedelik folk/anadolu rock/işte ne olduğunu da hala, yatıp kalkmama rağmen pek bilmediğimi düşündüğüm müziğin azıcık ucundan bahsetmek için bu yazıyı yazıyorum. Bu adamların unutulmuş olmasına tepkiliyim. Bu tepkinin zaaftan doğduğunu da söyleyebiliriz.

Replikas'ı halk müziğinden devşirme parçalarla seven biri olarak kendimi tutamayıp geçen gün Çığrışım'dan Kars'a Giderim Kars'a için şuna da bir el atın yazdım twitter'dan. Sağolsunlar fav'ladılar. Aya Bak Yıldıza Bak'ın Haramiler versiyonunu, Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm'ün Ersen ve Dadaşlar versiyonunu, Suya Giden Allı Gelin'i de Cem Karaca ve Apaşlar'lı haliyle söyledilerse Kars'a Giderim Kars'a'yı da pekala Çığrışım'lı haliyle söyleyebilirler. O fav'la dinleyiciye umut verip de söylemezlerse dinleyiciyi çok üzerler. Söylerlerse de bak bak ben demiştim demem. Niye bunun ekmeğini yiyeyim? Hele ki gezi direnişinde çıplak adamın fotoğrafını ilk çeken adamın bunu soundcloud'ta bir mix'in altında söyleyecek kadar bununla reklam yaptığını görmüşken. Ne bekleyeceğim insanlardan "aferin sana" mı? Alkış mı? Parmakla gösterip "işte o!" mu diyecekler? Bir şey bir kere söylenir. Bokundaki boncuk da çıkarılmaz ki. Ayıp. Suya Giden Allı Gelin'in Replikaslısı bana acayip gürültülü geliyor, bunu da söyleyeyim. Kafam kaldırmıyor. Emekliye ayrıldım zaten birçok şeyde. Radiohead'i anılandı diye bıraktım. Çok sevdiğim bir gömleğim kanlansa, o kan kumaşta kurusa üzülerek çöpe atardım. Kan o vişne suyu lekesi değil ki. Neyse bu kadarı yeter.

Mavi Işıklar'ı, Haramiler'i, Çığrışım'ı, Kaygısızlar'ı, Ersen ve Dadaşlar'ı, Kontlar'ı tut cover'sal anlamda Replikas'a vur. Ama Replikas'a bir baba bulacaksak Bunalımlar derim. Taş Var Köpek Yok beni en çıldırtan şeylerden biri(Replikas versiyonunu da varın siz bulun). Aslına bakılırsa bir baba-oğul ilişkisi doğru değil, "babalar" vardır.
 Zamanında her biri birer bidıls birer pink fıloyd olan memleketim grupları bugün kimlere tekabül ediyor derseniz -bence- Nekropsi'ye, Gevende'ye, Fairuz Derin Bulut'a (arabesk işlerini bahsettiğim şeye dahil etmeyeyim, onlar dışında, bir Saklambaç dinleteyim mi yahu çok heveslendim ilk dinlediğimdi benim, bir de hastaydım iyice kafam uçmuştu, Saklambaç), Baba Zula'ya, Ayyuka'ya diyeceğim ama çok da abartmak istemiyorum, Pilli Bebek'e, Kesmeşeker'e diyerek kafamın yandığı tespitlerde bulunabilirim. Nekropsi'yi de yazı boyunca hiç kullanmayacağım belki aklınıza takılır dinlersiniz diye yazıyorum, açın ordan bir Harf Devrimi bakın nasıl seveceksiniz. Sevmediniz mi? Canınız sağolsun. Sevebilirim ama diyorsanız açın bir de Erciyes Şokta'yı ya da Çarklar'ı deneyin. Onları da kendiniz açın.

Eskilerden Hardal'ı tut, Pilli Bebek'in, Kesmeşeker'in yanına koy. Hardal'dan yirmi sene sonrası bunlar. O sonranın yirmi sene sonrası da şimdi, şu an, bu yıllar.

Mozaik. Cânım Mozaik!
(eteğe bayıldım)

Mozaik'i Gevende'nin tanıdığını bildiğini biliyorum -Ayşe Tütüncü'yü tanıdıklarını biliyorum aslında tam olarak Mozaik'i değil, bak o güzel etekli olan, en sağdaki de Sumru Ağıryürüyen, demirbaş Ayşe gerçi. Tabii şimdi Ayşe nerde, burda, Sumru da orda. Yine Mozaik'ten Ümit Kıvanç'la Levon da (şu laci gömlekli olan). ulan orda da yok yok zaten- ama Mozaik'i ilk dinleyen birinin onlara eskilerin Gevende'si dediğini düşündüler mi bilmiyorum. Kör Uçuş'u dinlerken aklıma bu gelmişti. Aslına bakılırsa eskilerin Baba Zula'sı da. Baba Zula kadar çılgın değiller tabii. Şimdi bir araya gelmiş olsalardı bunlar gibi olurlardı. "Zamanın ruhu" diyorum. Gevende eyvallah bizim Sigur Ros'umuz(muş). Ne Sigur Ros'muş. Bir tek parçalarını bilirdim, adı da bizim dilde yeni şarkı anlamına geliyordu, sabahlarımı bir tuhaf yapardı. Mozaik'le Gevende arasında nasıl bağ kurdun da diyebilirsiniz. Ay ne bileyim ben! deyip ağlayabilirim.

Mantıklı bir yazı yazmıyorum inşallah bir müzikologa denk gelmem. "İçimden geldiği gibi yazıyorum" çok ciddiye alırsanız hayal kırıklığı olabilir. Belki bir insan evladı daha Mozaik'e bakıp Gevende'yi hatırlatıyor diyordur. Ben ölene kadar bu absürt fikirde yalnız mı kalacağım? Hiç de absürt değil, sırf biri "ya bi siktir" derse diye öyle diyorum. Öyle kendi kendime konuşuyormuş gibi hissediyorum ki şurda bir ikiyüzlülük bile yapamıyorum. Kulağım olduğu kadar bilgim olsa belki ispatlardım da ispatlayıp ne yapacam.

Feylesoflar'ı da batıya iyice öykünmüş olarak görüyorum. Bir grup adı olarak çok hoşuma gider hep Feylesoflar. Nasıl ki şimdilerde 123 ağırlıklı olarak İngilizce'yi tercih ediyor bunlar da biraz öyle. 123'ü Feylesoflara bağlayacak kadar şaşırmadım henüz. Çakma bidıls tabiri kullanılacaksa illa bir grup için bu Feylesoflar olabilir. Bu aşağıladığım anlamına gelmiyor, bu ifadeleri genelde eskiye duyulan sempatiyle kullanıyorum. Biz İnsanlar'ı dinlediğinizde "güzel değil ama sempatik"diyebilirsiniz. 123 demişken Dilara Sakpınar sadece yalınayaklığından dolayı bile sevilir. Açayım size bir Binalar? Orda yalınayak mı bilmiyorum.

Daha çok şey yazabilirmişim gibi geliyor ama doğru düzgün bir arşiv oluşturamadım Mozaik dışında bu kadar zaman, bana da yazıklar olsun. Bir ara da Ağrı Dağı Efsanesi'nden, unuttuklarımdan bahsederim. Hatta bak: Deli Gönül Neylersin (1972)

üf. başım döndü. yine yazarım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder